Geleneksel Karagöz Hacivat Nasıl Yapılır ?
İşin ustasından aktaralım. Hayali KÜÇÜK ALİ’nin Halk Tiyatrosu Dergisi’nde yayınlanan anlatımı;
Karagöz, Nevrekan, Zırıltı ve Perde
Tasvirler, dana, öküz, inek ve at derisinden yapılır. En makbulü deve veya düve derisinden yapılır. Mezbahadan ve yahut başka bir yerden bu derilerden bir tane alınarak tasvirler, dana, öküz, inek ve at derilerinden yapılır. En makbulü deve veya düve derisinden yapılır.
Mezbahadan ve yahut başka bir yerden bu derilerden bir tane alınarak tuzlamadan büyük bir kap içine su doldurulup konulur. Derinin iki üç gün sonra kendiliğinden tüyleri dökülür. (Bu iş temmuz ve ağustos ayları içinde yeni sıcakların en hızlı günlerinde yapılır.) Bir bıçakla tüyleri sıyırmalı, yine büyük kaptaki suyu dökerek temiz su doldurulmalı, deriyi içine atmalı, ve beş altı gün deri bu suda kalmalıdır. Su sabah akşam değiştirilecektir.
Deri beş altı gün böylece yıkandıktan sonra gölge bir yere gerilmeli, kurutulmalıdır. Güneşli yerde kurutulmaz, zira deri siyahlaşır.
Boyalarına gelince, kırtasiyecilerde bulunan çini mürekkepler ile boyanır.
Yapılacak tasvirler önce bir kağıt üzerine yapılır. Sonra derinin üstüne çizilerek makasla kesilir. Nevrekânla işlenir.
Bu nevrekânı İstanbulda Mercanda tığcılar yaparlar.
Tasvirler, altı yedi santim kalınlığında ıhlamur kütük üstünde işlenir. Bu kütük Istanbulda kutucularda kafes yapanlarda bulunur, yahut kalın bir ıhlamur ağacından siz de yaparsınız.
Tasvirler mukavvadan da yapılırsa da deri gibi parlak olmaz, onu da tarif edelim. Mukavvadan tasvirler yapılır, boyanır sonra zeytinyağıyla ıslatılır, bir gün durduktan sonra oynatılır.
Haydi şimdi perdeyi kuralım.
Karagöz perdesi iki türlüdür. Birine “kâri kadim” yâni eski’ tarzda birine de “şanolu” yeni tarzda perde, derler.
“Kâri kadim” perde iki metre eninde, iki buçuk metre boyunda çiçekli minder örtüsünden yapılmış ve ortasına dikilmiş bir metre eninde, altmış santim boyunda patiskadan yapılır. Bu perdenin üst kısmı uçkurluk gibi gibi dikilir ve içinden bir salıncak ipi geçirilerek bir köşeye gerilir.
“Şanolu perde” paravana şeklindedir. Sözü uzatmayalım. Beyaz perdeyi bir yere geriniz. Arkasına bir yüz mumluk ampul yakınız. başlayınız oynatmaya. Ha acele etmeyin. Oynatmak için daha malzeme lâzım. “Nâreke” yani kamıştan bir düdük. Bir karış boyunda iki baş parmak kalınlığında bir kamış bulunuz. Bu kamışın iki taratıdaki delikler açık olacaktır. Bir taraftan bir sigara kâğıdı bağlanacak ve sigara kağıdı bağlandığı yerin üç parmak aşağısı da “bir küçük delik açılacak ve bu delikten lakırdı söyler gibi sadalı üflenecektir.
Şimdi kamışın o deliğini ağzınıza alınız, soğuktan titreyen adam gibi dı dı dı dı deyiniz, bakınız nasıl ötüyor.
Şimdi değnekleri tasvirlere takalım. Değnekler elli veya altmış santim uzunluğunda ve ikinci parmak kalınlığında oklava gibi gürgen ağacındandır.
Bu değnekleri kurşun kalemi ucu açar gibi yontmalı. Mum ışığında ısıtmalı ve tasvirdeki değnek deliğine yavaşça sokmalıdır. Değneğin ucu tasvirdeki delik genişliğine göre yontulmalıdır. Değneği ısıtırken yakmamalıdır. Bir parça ısınınca kafi gelir.
Perdeyi kurduk, tasvirler takıldı, ışık yandı oyuna başlayalım:
Perdeyi kurduktan sonra perdenin tam ortasına bir göstermelik konur. Bu göstermelik, oyuna başlanacağı zamana kadar durur. Yardaklar teflerle velvele yaparlarken oynatan da Nârekeyi ağzına alır, öttürür ve yavaş yavaş göstermeliği yukarı doğru kaldırır. Bunun ardından hemen semai okunmaya başlar. Semai okunurken Hacivat da perdeye ağır ağır gelir. Semai bitince:
Hacivat – “Ot hay Hak.” Deyip perde gazelini, manzume söyler gibi okumaya başlar.
Karagöz perdesinin çiçekli tarafı, elbette seyircilerden yana olacaktır. Karagöz gibi güzel ve sevimli bir oyunun hayali sahnesi demek olan “perde” böyle cicili bicili bir manzarayla karşınıza çıkınca gönlünüz gözünüz açılır.
Oynatan adamda aranılan vasıflar, Karagözle Hacı’vatın seslerini bir birinden ayırmaktır ve bir de kadın sesi yapmaktır
Karagözün sesi, gırtlaktan gelen kalın bir sestir. Hacivatın ise genizden gelen incelerek, ihtiyar bir adam sesidir. Diğer taklit sesleri oynatanın istidadına bağlıdır.
Şimdi sırası gelmişken siz sayın okuyucularıma üstadım Saraç Hüseyin Ağa’dan aldığım nasihatı yazayım diyorum: “Oğlum!, dilini daima temiz tut, temiz konuş, halkı güldüreceğim diye çirkin sözler söyleme, bir! Kibirli olma, daima kendini herkesten küçük tut. Kendi kendine kıymet verme el seni kıymetlendirsin, iki”.
Yazar: Hayali KÜÇÜK ALİ | Kimdir ve Hayatı
Kaynak: Halk Tiyatrosu Dergisi 3.sayı 1995